Ricciardo’nun son yılları nasıl geçti?
Ricciardo ismi, son yıllarda belli bir kelime grubuyla eş anlam taşımakta: istikrarsızlık, dengesizlik ve türevleri.
Kendisinin kariyerinin son iddialı sezonundan, yani Red Bull’daki son sezonu olan 2018’den bu yana kariyerine kısaca göz atalım: Renault’a geçtiği ve hayal kırıklığıyla sonuçlanan 2019, kariyerinin en iyi sezonu 2020, McLaren’a geçtiği, dalgalanmalarla dolu ama galibiyetle noktalanan 2021, dibe vuruşun gerçekleştiği 2022.
Sonuç? Sekiz kez yarış kazanmış bir ismin sözleşmesinin bir sene erken sonlandırılması ve kendini grid dışı bulması.
Oysa ki kendisi Red Bull yıllarında her fırsatı değerlendirebilmesiyle, her fırsatta önlerde yer alabilmesiyle göze çarpan bir pilottu -fakat kariyerinin erken bir döneminde rekabetçi bir araçla yarışması, onun motivasyonunu derinden etkiledi. Orta grupta asla aynı motivasyonu yakalayamadı ve ne Renault’a, ne McLaren’a istenen liderliği getiremedi.
Zaten her zaman biraz iyi gün pilotu olmuştur Ricciardo, kötü durumlar onu fazlasıyla yıpratır. Red Bull’daki son birkaç yarışında ve 2022 sezonunun tamamında “depresyonun yüzü” olarak karşımıza çıkması, Renault’ta iyi geçen 2020 sezonunda ise yüzünde kelebeklerin açması bunun bir göstergesi.
Konumuza gelecek olursak, evet, Ricciardo gibi bir isim gerçekten koltuksuz kaldı. Ancak aslında önünde iki seçenek vardı: Haas ve Williams. İki seçeneği de reddetti Ricciardo, çünkü her şeye rağmen rekabetçi bir koltuğu hak ettiğini düşünüyordu.
Kendisinin çözümü ne oldu dersiniz? Zamanında “ikinci pilot olmamak için” ayrıldığı Red Bull’a üçüncü pilot olarak dönmek ve olası bir Red Bull koltuğunu kovalayabilmek.
İyi ya da kötü, evine dönmüştü. Belki de bu onun için “motivasyon sorununu aşma” fırsatı da yaratabilirdi.
Ricciardo gride nasıl geri döndü?
Dediğimiz gibi, Ricciardo’nun amacı rekabetçi bir koltuk yakalamaktı. Bunun için iki şeye ihtiyacı vardı: bir, kendini eski takımına yeniden kanıtlamak, ne kadar hızlı olduğunu göstermek; iki, Sergio Perez’in kötü performans göstermesini beklemek.
Bu konuda şans yüzüne güldü, nitekim Red Bull üçüncü pilot olarak aldığı Ricciardo’yu epey aktif kullandı. Kendisi birçok kez simülatör çalışması yaptı, Avustralya başta olmak üzere birçok yarışı garajda geçirdi. Etkileyici kişiliği ve takımın iyi günlerden geçiyor olmasıyla birlikte herkesin motivasyonunu arttırdı -elbette kendi motivasyonu da buna dahil!
Haziran ayına geldiğimizde birtakım haberler çıkmaya başladı. Ana tema, Ricciardo’nun İtalya’da olduğu ve kötü performans gösteren Nyck de Vries’in yerine geçmek için AlphaTauri fabrikasına giderek koltuk ayarı yaptırdığı yönündeydi.
Bu haberler yalanlandı ve Ricciardo’nun Lance Stroll’ün kardeşi Chloe Stroll’ün düğününe katıldığı söylendi -fakat ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler ya, bir anda Helmut Marko’dan hep desteklediği De Vries’e salvolar görmeye başladık.
Ancak iş bununla da bitmedi ve Ricciardo’nun Silverstone’da lastik testinde piste çıkacağı açıklandı. Peki yeni Formula E şampiyonu olmuş test pilotu Jake Dennis dururken neden Ricciardo?
Cevap basit: Red Bull, eski pilotunun ne kadar hızlı olduğuna bir göz atmak istiyordu.
Lastik testleri ise tüm dedikodulara nokta koydu, nitekim Ricciardo pole pozisyonu zamanına epey yakın bir tur atmayı ve kendini kanıtlayarak ilk önceliğini yerine getirmeyi başardı.
Testten bir gün sonra ise beklenen açıklama gerçekleşti ve De Vries gönderilerek yerini Ricciardo’nun alacağı açıklandı.
Ricciardo bizlere bu sezon ne gösterdi?
Açıkçası elimizde Ricciardo’nun sezonunu incelemek için çok ama çok az veri var, bunun sebebi de eline geçen tüm şansı bir şanssızlık sonucu harcaması.
İlk olarak Macaristan’da piste çıkan Ricciardo, hem sıralama turlarında, hem de yarışta yeni takım arkadaşı Yuki Tsunoda’yı geçerek “ben buradayım” dedi. Q2’ye kaldığı yarışı 13. bitirmesi, bunu da en kötü araçla yapması tek bir şeye işaret: yetenek.
Belçika’da yaz arası öncesi ortalama bir yarış geçirdikten sonra Hollanda’ya iyi işler yapma beklentisiyle geldi Ricciardo, ancak ikinci antrenman seansında geçirdiği ufak bir kaza ona pahalıya patladı.
İlk sektördeki uzun sola dönüşe girerken önden kayma yaşayan Ricciardo, duvara vururken elini direksiyondan çekememiş, reaksiyon verememesi sonucu elinden sakatlanmıştı!
Bu, o hafta sonunu kapatması ve yerini Liam Lawson’a bırakması anlamına geliyordu.
Pistteki ilk müdahalenin ardından ünlü cerrah Javier Mir’in polikliniğinde ameliyat olan Ricciardo’nun iyileşme süreci biraz uzun sürdü, bu nedenle İtalya, Singapur, Japonya ve Katar’da da kenara çekilmek zorunda kaldı Avustralyalı pilot.
İki aylık iyileşme süresi Ekim ayının üçüncü haftasındaki ABD GP’si ile son buldu. Çok sevdiği COTA’da döner dönmez Q2 gören Ricciardo’nun yarışı da hatasız geçti.
Tek sorun, Tsunoda’nın damalı bayrağı sekizinci sırada görmesiydi. AlphaTauri aracında çok daha fazlası vardı.
Meksika’da iyi bir araca sahip olmanın bilinciyle piste çıkan Ricciardo, önce Q3’e kaldı, sonra da sıralama turlarını dördüncü tamamlayarak göz doldurdu. Yarışta da çok yer kaybetmeyerek güçlü bir yedinciliğe imza attı ve altı puanı cebine koydu.
Sezonun kalanında ise alışma sürecine devam eden ve hatasız bir sürüşle devam eden Ricciardo için her şey yeniden başlamıştı, nitekim kenarda bekleyen bir Lawson varken bir senelik kontratı cebine atmayı başardı.
Yazımız biterken
Ricciardo’nun AlphaTauri’deki yarışları aslında çelişki dolu. Güçlü bir performans evet, fakat rekabetçi bir araç isterken gridin en yavaş araçlarından birine geçmiş olması? Geçtikten sonra hiç motivasyon kaybetmemesi? Çok farklı bir Ricciardo bu.
Fakat bu çelişkilerin ötesine geçtiğimizde, Ricciardo’nun hızı ile motivasyonunun doğru orantılı işlediğini görüyoruz. Motive bir Ricciardo en yavaş aracı yedinciliğe koyabilir. Kötü bir Ricciardo en iyi araçla podyum dışında kalabilir. Evet, istikrarsızlık demiştik.
Şu anda karşımızda motivasyonunu yakalamış ve eskisi gibi gülen bir Ricciardo var. Gelecek sene AlphaTauri hem Red Bull ortaklığıyla, hem yeni takım patronu Laurent Mekies’nin liderliğiyle isteneni verebilirse… o zaman eski dostumuz için bambaşka şeyler konuşacağız.