Bottas’ın Alfa Romeo macerası nasıl başladı?
Fin pilotun Mercedes yıllarına uzun uzun girmeye gerek yok, herkes kendisinin neler yaptığını çok iyi hatırlıyor: beş takımlar şampiyonluğuna doğrudan katkı, iki şampiyona ikinciliği, on zafer ve sayısız podyum. Hiç şüphesiz ki F1 tarihinin en iyi rol oyuncularından biri olarak tarihe çoktan geçti Bottas.
Ancak her maceranın olduğu gibi Bottas’ın Mercedes günleri de sona erdi, kendisi de soluğu Alfa Romeo’da aldı.
İlk sezon peri masalı gibi başlamıştı açıkçası, nitekim yeni kuralların ilk günlerinde Ferrari motorlu araçların büyük avantajı vardı, ayrıca Alfa Romeo en hafif araç olması nedeniyle de epey hızlıydı. Bottas da kurt bir pilot olarak bu avantajdan faydalanmasını bildi, yeni takımıyla ilk yarışını altıncı sırada tamamlayarak çok değerli sekiz puanı cebine attı.
Peri masalı dokuzuncu yarışa kadar devam edecek, Fin pilot bu periyotta tam 46 puan toplayacak, hatta Imola’da dördüncü olarak podyuma da epey yaklaşacaktı.
Sonrası ise malumunuz, Ferrari motoru avantajı kayboldu, ağırlık avantajı da diğerleri tarafından egale edilince Alfa Romeo kendini gridin en gerisinde buldu. Bottas ise sezon bitene kadarki 13 yarıştan yalnızca üç puanla ayrılabildi. Dramatik bir düşüş.
Bottas 2023 sezonunda ne yaptı?
Sorunun net ve kalp kırıcı bir cevabı var.
Hiçbir şey.
Evet, Bottas sezon boyunca gerçekten neredeyse hiçbir şey yapmadı. İnanılmaz ancak bir yarış galibi olarak, bir takımın lider pilotu olarak Bottas’ı magazin haberleri dışında çok az gördük.
Tıpkı takım arkadaşı Guanyu Zhou’da olduğu gibi, sezon boyunca pistte epey silikti Bottas. belki sadece Bahreyn’deki sekizinciliğinden, bir de Monako’da Alex Albon’a yaptığı geçişten bahsedebiliriz. Sonrası gerçekten yok.
İstatistiklere baktığımızda Zhou’ya karşı fena olmadığını görüyoruz, hem puan durumunda, hem de sıralama mücadelesinde önde gelen taraf kendisi. Bu istatistiklere önceki günlerde yayınladığımız Zhou incelemesinden ulaşabilirsiniz.
Ancak sorun şu ki, Bottas’ın kıyaslanacağı kişi Zhou değil. Az önce söylediğimiz gibi, Bottas bir yarış galibi, şampiyonada kafaya oynamış, hızıyla öne çıkmış ve insanları etkileyebilmiş bir isim. Arka grupta olsa bile onu kıyaslamamız gereken kişiler bambaşka. Zhou veya Kevin Magnussen değil.
Bu noktada, “tamam da arka grupta ne yapabilirsin ki” sorusu sorulabilir, ki haklı bir soru. Bottas da bu sorunun cevabını zayıf araçla 10 puan toplayarak ve zaman zaman eski hızından parçalar göstererek verdi diyebiliriz. Tam dört kez Q3 görmesi ve bu sıralamaların tamamında 10. sıradan öteyi elde etmesi de takdire şayan.
Fakat bir düşündüğümüzde, Bottas çoğunlukla kayıptı, herhangi bir şekilde fark yaratamadı. Geçtiğimiz yıllarda George Russell’ın Williams ile yaptıklarını düşünün, veya en basitinden bu yıl Yuki Tsunoda’nın nasıl bir performans gösterdiğini. Bottas’ı neden eleştirdiğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
Bottas’ın bu duruma gelmesinin sebebi nedir?
Motivasyon eksikliği klişe bir cevap olacaktır, çünkü aracı nedeniyle kendini arka sıralarda herkesin bir noktada motivasyonu kırılır, boşa kürek çektiğini düşünür ve eski performansını veremeyebilir. Bu durumu Fernando Alonso gibi birisi bile yaşadı.
Ancak bu cevap klişe olsa dahi doğru Bottas için, kendisi en kötü ihtimalde altıncı olacağı, biraz gaza bastığında önündeki rakipleri rahatlıkla avlayabildiği günlerden, puanın aslanın ağzında olduğu günlere geçiş yaptı. Eh, kariyerinde yüzlerce puan bulunan kimseye “hadi, o bir puanı alalım” diyemezsin.
Yine de Bottas için bahsedeceğim bir diğer faktör daha var: özel hayat.
Mercedes suçlama kültürünün olmadığı ve herkesin uyum içinde çalışabildiği bir takım, Red Bull kadar eğlenceli olmasalar da iyi bir ortama sahipler. Lewis Hamilton’ın yaşam tarzından da görebiliyoruz bu durumu.
Fakat demeçlerinden anlıyoruz ki, Bottas bu iyi ortamdan pek nasibini alamamış takımda geçirdiği beş yıl boyunca. Birkaç kez takım patronu Toto Wolff’ün onu kısıtladığını, örneğin saçlarını uzatmasına izin vermediğini söylemişti.
Zaten bir baktığımızda, Bottas eskiden sinekkaydı traş ve sıfır numara saçlarla geziyordu.
Alfa Romeo’da ise işler tam tersineydi, Bottas elinden geleni yaptığı sürece kendisine karışan yoktu, istediği gibi yaşayabilecek konumdaydı. O da bundan faydalandı ve özel hayatına öncelik verdi. Kız arkadaşıyla bisiklet turlarına çıktı, partilere katıldı, hatta bir kostüm yarışmasında ödül dahi aldı.
Muhtelif bölgelerinin göründüğü fotoğraflardan bahsetmiyoruz bile.
Yani kısacası Bottas artık ikili bir hayat yaşıyor, bir yanda günlerini sakince geçiren biri, diğer yandansa bir magazin figürü konumunda. Ancak bu hayatta F1’in pek de yeri yok.
Olmaması da normal, ununu eleyip eleğini astı. Bu noktadan sonra üst düzey bir takımda yer bulamayacak, muhtemelen bir daha podyuma dahi çıkamayacak. Kendisi olumlu demeçler verse de Audi projesinde yer alması da pek olası görünmüyor.
Dolayısıyla Bottas için F1 artık bir hobi -büyük ihtimalle bu yılın ardından kalıcı olarak bırakacağı bir hobi.