Formula 1 tarihi: Şampiyona başlamadan önce neler vardı?
Başlangıçta Dünya Şampiyonası yoktu.
Farklı ülkelerde farklı pistlerde farklı etkinliklerin düzenlendiği ve bu etkinliklerin herhangi bir puan verilmesi yerine bağımsız etkinlikler olarak sayıldığı Grand Prix yarışları vardı. İlk motor yarışı 1894’te Fransa’da düzenlendi ve Paris’te bir gazete tarafından organize edildi. Yarışı kazanan sürücü gerçek kazanan olarak kabul edilmedi, çünkü bir jüri heyeti başka bir yarışmacının daha çok hak ettiğine karar verdi ve onun yerine galibiyeti ona verdi. Oradan, bu “otomobil yarışmaları” büyümeye başladı.
1901’de ilk Grand Prix yapıldı, ancak söz konusu etkinlik çok sınıflı bir etkinlikti ve “Grand Prix” terimi yalnızca yarışan en hızlı araç sınıfı için kullanılıyordu. Ancak, bu yalnızca bir seferlikti ve bir yarışın kendisine sürekli olarak Grand Prix adını vermesi 1906 yılına kadar sürdü. (Bu aynı zamanda tesadüfen İtalya’daki ünlü Targa Florio’nun ilk koşusunun yapıldığı yıldı.) Bu aynı zamanda bir yol parkuru yerine bir pistte yapılan ilk yarışlardan biriydi; söz konusu pist, Le Mans adlı bir Fransız şehrinin yakınında yer alıyordu.
1908’de terim ilk olarak Fransa dışında, Amerika Birleşik Devletleri’nde Georgia, Savannah’da düzenlenen bir yarış için kullanıldı. Geçen yıl, İngilizler Brooklands’da dünyanın ilk Grand Prix yarışına yönelik inşa edilmiş yarış pistini açmıştı ve Amerikalılar, 1909’da ilk yarışına ev sahipliği yapacak olan Indianapolis’te kendilerine ait oval bir yarış pisti inşa ediyorlardı.
Bu dönemde Grand Prix, günümüzün herhangi bir Grand Prix yarışından çok modern rallilere benziyordu. Parkur parkur işaretlemeler, arabalar birer birer yola çıkarılıyordu ve araçların sürücünün yanı sıra bir de mekaniker taşıması gerekiyordu.
Her ulusun kendi yönetim organı ve dolayısıyla kendi kuralları olma eğilimindeydi, ancak Avrupa’nın çoğunda etkinlikler düzenlendi.
Birinci Dünya Savaşı patlak verdi ve bu durum yarışları durdurdu. Bittiğinde yarış yeniden başladı ve 1920’lerde Grand Prix yarışları daha çok olmasını beklediğimiz gibi gelişti. Arabaya yerleşmiş mekaniker dışarı çıktı ve toplu kalkışlar geldi; Yol yarışı da çoğunlukla yerini gerçek pistlere bıraktı. Takımlar, Bugatti gibi Fransız takımlarından, Alfa Romeo gibi İtalyanlardan (Enzo Ferrari tarafından yönetilen ) ve Mercedes-Benz takımı gibi Almanlardan oluşuyordu. Katılan başka birçok ülke de vardı. Bu sponsorluk öncesi çağda, her ülkenin takımları ulusal yarış renklerinde yarıştı. Fransızlar parlak mavi, İngilizler British Racing Green, İtalyanlar Rosso Corsa ve Almanlar önce beyaz, sonra Gümüş ile yarıştı ve bu da onlara “gümüş oklar” lakaplarını taktı.
Alman motor sporları, 1933’te iktidara geldiklerinde Nazilerden bol miktarda yatırım aldı; Naziler, Alman mühendisliğinin üstünlüğünü kanıtlamayı amaçladılar ve böylece birdenbire rakiplerinin toplayabileceğinden çok daha iyi finanse edilen Mercedes ve Auto Union(Audi) ekiplerine kaynak aktardılar. Sonuç olarak 1930’lar, Bernd Rosemeyer ve Rudolf Caracciola gibi adamların kullandığı Alman makineleri için bir hakimiyet dönemiydi. Alfa Romeo’nun en iyi sürücüsü, inanılmaz derecede hızlı bir İtalyan olan Tazio Nuvolari, 1935 Almanya Grand Prix’sinde arabalarını kendi topraklarında yenerek Nazi üst komutasını küçük düşürmeyi başardı, ancak çoğunlukla Almanlar kazandı ve kazanmaya devam etti, süreçte güvenlik için bunu yapmadan performansın sınırlarını zorladı (gerçi bu sadece Almanlara özgü bir tutum değildi.) Bu, kazalara, ölümcül kazalara ve çok sayıda kazaya yol açtı. Bu sorun, Grand Prix yarışlarını ve daha sonra Formula 1’i uzun süre rahatsız edecekti.
Şimdilik, İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi, savaş boyunca yarış pistindeki rekabetin yeniden durdurulmasına yol açtı ve geri döndüklerinde, savaş öncesi dönemin Alman devlerinin yarışmaları yasaklandı (Takımları vardı- Sürücülerinin çoğu savaştan sonra yarışlara geri döndü). Bu, tahakküm örtüsünü İtalyanlara bıraktı. Enzo Ferrari bu sıralarda Alfa Romeo’dan ayrıldı ve 1947’de kendi Ferrari Grand Prix arabalarını üretmeye başladı.
Formula 1 tarihi: 1950 sezonuyla macera başlıyor
Motor yarışlarının yönetim organı olan FIA tarafından da 1950’den itibaren birleşik bir dünya şampiyonasının başlatılması için planlar yapılıyordu. Tüm Grand Prix’ler Şampiyona Puanı değerinde olmayacaktı ve başlangıçta sadece Yedi Grand Prix yarışı vardı. Neredeyse tamamı Avrupa’da olan yarışlar. Aykırı olan, tamamen farklı düzenlemelere tabi olmasına ve temelde hiçbir Avrupalı yarışmacının ABD’ye yarışmak için gitmemesine rağmen, Indianapolis 500’dü ve şampiyonluk puanına değmiyordu.
Bu nedenle, ilk Dünya Şampiyonası Grand Prix’si, 13 Mayıs 1950’de İkinci Dünya Savaşı Bombardıman Uçağı havaalanından piste dönüştürülen Silverstone’da, Kral da dahil olmak üzere İngiliz Kraliyet Ailesi’nin katılımıyla yapıldı. Yarışı, Juan Manuel Fangio ve Luigi Fagioli ile birlikte Alfa Romeo’nun “Üç F”sinden biri olan Guiseppe Farina kazandı. 1950 dünya şampiyonası için mücadele eden Fangio ve Farina’ydı, her iki sürücü de üçer gp kazandı (ve ikisi de Indianapolis 500 ile uğraşmadı). Sonunda kazanamadığı yarışlarda daha iyi sonuçlar aldığı için Farina şampiyonluğu aldı.1950 sezonunda en iyi 4 yarış sonucu esas alındı. Her Grand Prix’de ilk beş yarışmacıya 8–6–4–3–2 temelinde puanlar verildi ve en hızlı tur için de ek 1(bir) puan verildi. Ertesi yıl yenilgisinin intikamını Fangio, 1951 Şampiyonası ile aldı. 1951’den sonra Alfa Romeo, İtalyan hükümeti başarılı 158/159 tasarımlarının yerini alması için fon sağlamayınca F1’den çekildi.
Formula 1 tarihi: İlk motor kuralları
Turboşarjlı yahut süperşarjlı otomobiller 1500cc, atmosferik motorlu araçlar ise 4500cc motor hacmi sınırına sahipti. Bir ağırlık sınırlaması yoktu. Kaskların zorunlu hale gelmesi için 1952’yi beklemeniz gerekiyordu.50’li yılların ortasına kadar Formula 1 kuralları aynı kaldı, fakat 1952-53 sezonlarında Formula 2 regülasyonlarıyla dünya şampiyonası koşuldu. 1954’te 750cc turboşarjlı, 2500cc atmosferik motor hacim limitleriyle Formula 2 ve Formula 1’in ortası bulundu.
1952 için, Formula 1’in Formula 2 düzenlemelerine göre yürütülmesine karar verildi. Bu durum Scuderia Ferrari’nin dokunulmaz hale geldiği anlamına geliyordu. 1920’lerde ünlü bir yarış pilotunun oğlu olan yıldız pilotları Alberto Ascari, 1952 ve 1953 şampiyonluklarını görece kolaylıkla kazanarak önündeki herkesi silip süpürdü. 1953, F1 Arjantin’i ziyaret ettiğinde Avrupa dışı, Indianapolis dışı ilk Grand Prix’ye de tanık oldu. Ayrıca Ascari ve Ferrari, 1952’de Indy 500’e girdiler, ancak çok az başarılı oldular. Bu arada Fangio, 1952 İtalya Grand Prix’sinde korkunç bir kaza geçirdi ve piste çıkmak için gece boyunca araba kullandıktan sonra yorgunken araba kullanmaya çalışması sonucu boynunu kırdı.
F1 aslında 1954 için F1 düzenlemelerine geri döndü ve o sezon aynı zamanda Mercedes-Benz’in F1’e giriş yılıydı. Juan Manuel Fangio ile sözleşme imzaladılar ve önüne gelen herkesi yenmeye başladılar. Ayrıca sürtünmeyi azaltmak için bazı etkinliklere kapalı tekerlek F1 arabaları getirdiler, ancak önden savrulmaya neden olduğu için bu fikirden vazgeçtiler.
Mercedes takımı, 1955’in sonunda spordan çekilmeden önce hem 1954 hem de 1955 şampiyonluklarını Fangio ile kazandı. Bunun nedeni, o yılki 24 saat yarışında bir Mercedes’in bir Austin’in arkasından çıkıp doğrudan bir seyirci kalabalığına çarptığı korkunç Le Mans kazasıydı.
1955-1957 arası Ferrari 2.5 lt. Motorları kullanana kadar 1.5 lt. Motorlar kullanılmaktaydı. Motor hacminin gelişmesi mücadeleye yeni bir boyut kattı ve onlara avantaj sağladı.
Mercedes’in 55 sezonu sonunda F1’den çekilmesi, Ferrari’yi öne çıkardı. Mercedes’ten Ferrari takımına katılan Fangio, 56 sezonunda 4. Kez şampiyon oldu. Fangio, 1957 sezonunda ise Maserati ile şampiyon olarak 5 şampiyonluk ile emekli oldu. Fangio’nun 5 şampiyonluk rekoru Schumacher tarafından 2003 yılında kırılana kadar 46 yıl güncelliğini korudu.
Formula 1 tarihi: 1958-1959 sezonları
1958 sezonu ilklerin yılıydı; Bir takımın topladığı toplu puanların takımlar için bir şampiyonaya gideceği, üreticiler(takımlar) şampiyonasının ilk yılıydı ve aynı zamanda İngiliz takımlarının ve sürücülerinin gerçekten manşetlere çıktığı ilk yıldı.
Yine 58’de Stirling Moss,ortadan motorlu bir otomobille Formula 1 yarışı kazanan ilk pilot oldu. 1958 sezonunda Mike Hawthorn Ferrari ile pilotlarda şampiyon olurken, üreticilerde ise Vanwall takımı şampiyon oldu. Vanwall ilk üreticiler şampiyonu takımdır.
1958, iki İngiliz arasında bir unvan hesaplaşmasına tanık oldu. Biri İngiliz Vanwall kullanan Stirling Moss, diğeri ise Ferrari kullanan Mike Hawthorn idi. Sir Stirling Moss (1929–2020), şampiyon olamayan pilotlar içerisinde en iyisi olarak kabul edilir. Onu farklı kılan anektod ise, 58 sezonundan: Portekiz Grand Prix’sini 5 dakikalık rekor bir farkla kazanırken, şampiyonadaki rakibi Mike Hawthorn bir virajda spin atıp kaçış yolundan (daha doğrusu kaldırımdan) geri yönde giderek piste döner, ve bu yüzden diskalifiye edilir.
Yarış sonunda hakemlere giderek, kaldırımın piste dahil olmaması gibi akla gelmeyen basit bir detayı hatırlatan ise Moss’tur. Hawthorn ikinciliği geri alır, ve sene sonunda 1 puan farkla şampiyon olur. Moss, ileride bu konuyu kendisine soran genç bir gazeteciye şöyle diyecekti:
“Hayır evladım, bunu yaparken şampiyonluk mücadelesi hiç aklımdan geçmedi.”
1959 sezonu ve sonrasında F1’de bir devrim meydana geliyordu. F1, fabrika hakimiyeti çağından uzaklaşmaya ve İngiliz özel ekiplerinin arabalarını garajlarda inşa ettiği yeni bir çağa doğru ilerliyordu. Enzo Ferrari onlara Garagistes adını verdi ve bu isim takılıp kaldı. Özellikle bu Garajistlerden biri Cooper adında bir ekipti. Cooper’ın parlak bir fikri vardı, motoru 1894’te Otomobil Yarışmalarının şafağından bu yana hemen hemen her yarış arabasında olduğu önden arkaya taşımak (gerçi 1930’larda arkadan motorlu bazı Otomobil Sendikaları vardı). Birdenbire, önden motorlu Ferrari’lerden çok daha az güce sahip olmalarına rağmen, 1959’da Cooper, sürücüleri Jack Brabham ile şampiyonluğu kazanmayı başardı, bu başarıyı ertesi yıl bir kez daha tekrarladılar.
Black(kara) Jack lakabıyla tanınan Jack Brabham,sonraki dönemlerde Stewart’ın, Lauda’nın, Prost’un, Schumacher’in, Vettel’in takip ettiği araçtan anlayan pilotlar serisinin öncüsüydü.
Kariyerinin 2. ve 3. tam yılında Stirling Moss, Bruce McLaren, Phil Hill gibi güçlü takım arkadaşlarını geride bırakarak Cooper’la iki şampiyonluk alan Brabham’ın sert bir yarışçı olduğu söylenir
Formula 1 tarihi: 1960’lar başlıyor, Ferrari devrim yapıyor
60’lı yıllar, hızlanan araçlar ve aynı kalan pistlerle birlikte Formula 1’in en tehlikeli dönemiydi. Aslında, bu dönemde birçok kaydadeğer isim yarıştı ve bu isimler belki de farklı bir çağda efsaneleşebilecek potansiyeldelerdi. Ancak bulundukları yıllar, muhtemelen F1 tarihinin en çetin sürücü grubuydu.
O gruba önderlik edenler ise Üç Silahşörler olarak bilinen Graham Hill, Jim Clark ve Jackie Stewart’tı.
Lotus öncülüğünde diğer takımlar motorlarını arkaya koymak için akın ederken Ferrari bununla devam etmeye çalışsa da, sonunda kaçınılmaz olana boyun eğdiler ve arkadan motorlu bir araba ürettiler. Bu hemen rekabete dönüştü ve bir dünya şampiyonluğu kazanan ilk Amerikalı olan Phil Hill için 1961 şampiyonluğunu getirdi.
1961 sezonunda Hill ile takım arkadaşı Alman pilot Wolfgang von Trips arasında büyük bir mücadele vardı Sezonun 7.yarışı olan İtalya Grand Prix öncesi von Trips şampiyonada liderdi.Ama İtalya GP’sinde Von Trips’in arabası Jim Clark’ın arabasıyla çarpıştıktan sonra,önce çitleri aştı sonra pistin kenarında tepelik yerde yarışı izleyen seyircilerin arasına daldı, Von Trips ile beraber 15 seyirci hayatını kaybetti. Bu ölüm haberinden ve yaşanan olaylardan sonra adeta yıkılan Ferrari takımı, son yarış olan ABD Gp’sine çıkmadı.
Formula 1 tarihi: Jim Clark’lı yıllar
1962 sezonunda Formula 1’de güvenliğin arttırılması düşünülerek hızın düşürülmesi kararı alındı. Bu nedenle 1.5 lt. Hacminde ve süper şarjörsüz motorlara geri dönülmesine karar verildi.
1962’de Graham Hill bir BRM’de ilk şampiyonluğunu kazandı ve ertesi yıl Jim Clark adında genç bir İskoçyalı hem kendisinin hem de Team Lotus’un ilk şampiyonluklarını kazandı.
Jim Clark 63 ve 65’te iki şampiyonluk alırken, 64 ve 67’de Lotus’un dayanıksızlığıyla iki tane de kaybetti. İskoçyalının kariyerindeki en dikkat çekici sayı, tam 8 kez elde ettiği Grand Slam rekoru. Bitirdiği her 5 yarıştan birinde polü alan, en hızlı turu atan, ve kazanırken tüm turlarda lider giden bir isimden bahsediyoruz. Çok daha uzun kariyerlerinde Hamilton bunu 6, Schumacher 5, Senna 4 kez başarabilecekti. Denklemden bir parametreyi çıkarıp sadece Hat-Trick’lere baktığımızda da, Schumacher-Hamilton-Clark (22–18–11) sıralaması görüyoruz. Her şekilde, rakamların olağanüstü olduğu aşikâr.
Onunla ilgili en önemli referansımız 67 sezonu olabilir. Takım arkadaşı Graham Hill’e sıralama turlarında 9–3, puan tablosunda 41–15 üstünlük kuruyor. Hill, takip eden yıl zirveye çıktı ve Triple Crown’ı elde eden tek isim.
1964’te Ferrari tekrar kazandı ve John Surtees’i şampiyonluğa taşıdı. Şampiyon bir motosiklet yarışçısı olan Surtees böylece hem iki hem de dört tekerlek üzerinde dünya şampiyonluğu kazanan tek kişi oldu.
1965, Jim Clark ve Team Lotus’un şampiyonluğu kazandığı sezondu. Lotus, 1952’de Colin Chapman tarafından kurulmuş ve ilk yarışına 1958’de girmişti. Araba tasarımı alanındaki yenilikleriyle ve aynı zamanda Chapman’ın benimsediği “basitleştir, sonra hafiflik ekle” mottosuyla ünlüydüler. Bu, Enzo Ferrari’nin motorun her şeyden daha önemli olduğu inancıyla çelişiyordu. Bununla birlikte, hafiflik dürtüleri genellikle dayanıklılıktan ödün veriyordu ve çok geçmeden Lotus, “Birçok Sorun, Genellikle Ciddi” anlamına gelen bir kısaltma haline geldi. 1965 aynı zamanda Jackie Stewart’ın ilk çıkış yılıydı, önce Lotus’ta sakatlanan Jim Clark’ın yerine geçmek için ve ardından BRM için sürdü.
Formula 1 tarihi: 1966 ve 1967 sezonları, Brabham kendi takımıyla şampiyon oluyor.
Kurallar spor otoritesi tarafından tekrar değiştirilerek 3.0 lt. motorlara izin verilerek spora “Güç”ün geri gelmesi sağlandı. Bu sezon yarışlar 500 km’den 400 km’ye düşürülmüş ve yarışın yüzde 75’ini bitirme kuralının yerini de yüzde 90 kuralı almıştı.Sezon 9 yarıştan oluşuyordu.Jim Clark’ın takımı Lotus ile Stewart’ın takımı BRM için sezon kötü bitti. Yeni motora uyum sağlayamayan Brabham takımı haricindeki çoğu takım bol bol dnf oldu.
Jack Brabham, 1966’da kendi adını taşıyan bir araba ile 3. Ve son şampiyonluğunu kazandı. Brabham bu nedenle bugüne kadar kendi adını taşıyan ve kendi tasarladığı arabayla şampiyonluk kazanan tek sürücü oldu. O yıl aynı zamanda, özel takımlara güç sağlamada her yerde hazır bulunacak ve spor tarihinin en başarılı motorlarından biri olacak ve 1990’da son puanlarını alacak olan ünlü Ford Cosworth DFV motorunun tanıtımıydı.
Brabham (takım) 1967’de tekrar kazandı, ancak kazanan Brabham’ın (sürücü) takım arkadaşı Denny Hulme oldu.
Formula 1 tarihi: 1968 sezonu ve büyük kayıplar
1968 sezonunun başlangıcı, Team Lotus’un bir değil iki önde gelen üyesinin, Hockenheim’daki bir Formula 2 yarışında Mike Spence ve özellikle Jim Clark’ın ölümüyle, takımı ve özellikle Chapman’ı mahvetmesine tanık oldu. Bu, devreye girip esasen takımı yeniden inşa etmenin yeni lider pilotları Graham Hill’e bağlı olduğu anlamına geliyordu ve Hill bunu başardı. 1968’de dünya şampiyonu Graham Hill oldu.
1968 başka nedenlerle de çok önemli bir yıldı. Bu noktaya kadar, F1 arabaları ulusal yarış renklerinde yarışıyordu (Fransız mavisi, İngiliz yeşili, İtalyan kırmızısı vb.) 68 sezonu ile beraber sponsorluklar çağı başladı ve en ünlü sponsor Gold Leaf sigara markasıydı. Bu, Altın Yaprak logolarının arabanın her yerine sıvandığı ve Kırmızı, beyaz ve altın Altın Yaprak renklerine boyandığı anlamına geliyordu. Bu, ekiplerin sponsorluktan elde edilecek potansiyel geliri birdenbire görüp akın etmesiyle bir trend başlattı. Ferrari sponsorluğu elinde tuttu, ancak bugüne kadar temelde kırmızı kaldı ve bu da onu ulusal yarış renklerinin herhangi bir izini koruyan tek takım haline getirdi. 1968, yine Lotus tarafından otomobil tasarımı alanında yeniliklere tanık oldu. Aerodinamik kanatlar daha önce Amerikan Can-Am serisinde yapılmıştı, ancak Chapman fikri ithal etti ve çok yüksek iki kanadı arabasının yukarısındaki dar sütunlara yapıştırdı/ Ne yazık ki sütunlar o kadar dardı ki kırılgan hale geldiler ve sık sık düştüler. Bu, bu tür kanatların yasaklanmasına yol açtı, bu nedenle Lotus, arabalara kanat takmanın daha mantıklı yollarına geçti. Ancak, temel ilke sabit kaldı ve giderek daha fazla ekip tarafından benimsendi.
Formula 1 tarihi: 1969-1970 sezonları
1969 tarihinde Renault’nun motorsporlarındaki yıllarca sürecek başarılarının temeli olan “Gordini” tesisi resmi olarak açıldı.
1969’da Jackie Stewart, Ford motoru takılı Matra takımı ile ilk şampiyonluğunu kazandı.
1970 sezonunda ise Lotus ve yıldız pilotu Jochen Rindt’in üstünlüğü ile devam ederken, Rindt’in ani ölümü herkesi yasa boğdu. Avusturyalı sürücü Jochen Rindt, 1942 Almanya’nın Mainz şehrinde doğdu.
Rindt, 1970 İtalya Grand Prix’si antrenman turlarında hayatını kaybetmiş ve hayatta değilken Formula 1 şampiyonluğunu kazanan tek pilot olmuştur.
Rindt’in 1970 sezonundaki ilk zaferi, son virajda Jack Brabham’ı geçtiği Monako’ydu.
Daha sonra, tüm zamanların en iyi F1 araçlarından biri olan Lotus 72 ile Hollanda, Fransa, İngiltere ve Almanya’da dört Grand Prix’yi kazandı. Ancak 1970 İtalya Grand Prix’sinde antrenman yaparken kaza yaptı ve emniyet kemerinin boğazını kesmesi sonucu hayatını kaybetti.